Skip Navigation Links
Türkçe » Makale : Dr.Cuwan Heqi: THE END
 
Dr.Cuwan Heqi: THE END
2009-08-05 13:59
Dr.Cuwan Heqi
info@mediakurd.com
(Not:Bu makale ilk defa serwext.com,2009-01-01 de yayınlanmıştır)
Her başlangıçta bir hayır olması gerekir diye düşüyorum. Ve her “status quo” da eskinin devamının devam etmesi demektir. Türkiyede olan ”status quo” yu alltüst etmektir. Onu değiştirmektir.
Bir film seyrediyoum.
Filmin adı: ”Kâbus”.
Filmin sonuna gelinmiş.
Filmdeki oyuncuların isimleri yavaş yavaş ekranda gözüyor.
Onlar aşağıdan yukarıya doğru ilerliyorlar.
Çok yavaş hareket ediyorlar.
Bir an once kaybolmalarını istiyorum.
Ama olmuyor.
Önce gerçek oyuncuların isimleri.
Ardından figuran oyuncuların.
Peşpeşe geliyor isimler.
Kimler yok ki.
İsimlerini yazmaya gerek duymuyorum.
Çünkü bence hepsi paralarını almış birer figuranlardan ibaret.
Yani bildiğiniz Falan ve filanlar.
Ve Vesaireleri.
Ve her biri çok yavaşça ekrandan kaybolmak için aşağıdan yukarıya doğru hareket ediyorlar.
Kaybolmaya da mahkümlar.
Çünkü filmin sonuna gelinmiş.
Ardından senaryoyu yazanların isimleri geliyor.
Senaryo: ”Made in MİT & Kemalizım”.
Diye geçiyor.
Ve Kürd milleti sanki yıllarca bu filmin senaryosunu yazanları bilmezlikten gelerek bu filmi seyretmiş.
Bu film yıllarca, değil sadece uykumuzu kaçırmış, yıllarımızı kaçırmış-çalmış.
Filmin rejisörü ise malümunuz.
Ve ardından filmden kısa bir özet geliyor ekrana.
Filmin rejisörü özetlemiş.
Aynen veriyorum:
”Bu film 1975 ve 2008 yılları arasındaki Türkiyedeki siyaset zaman dilimini gösteriyor.
Önce Kemalistlerle ve onun korucuları olan MİT ve derin devlet ile oturup filmin detayları üzerine konuştuk.
Bu film için para, destek sözü verdiler.
Filmin adını ”Kâbus” koyduk.
Bende de filmin rejisörlüğünü en güzel bir şekilde yapmak için onlara yemini billah sözünü verdim.
Bu nedenle MİTen para, ödenek aldım.
Size açık bir şekilde söylüyorum:
MİT ile çok güzel, koordine bir şekilde çalıştım.
İlk işim var olan Kürd ulusal hareketlerini yoketmek oldu.
Var olan Kürd örgüt, dernek, parti ve ulusal kişilikleri; Kürd yurtsever aşiret ve şeyhlerini, yani Kürd ulusal değerlerini koruyan ne varsa imha etmeye var gücümle çalıştım.
Kurduğum çete eliyle tam otuz bin Kürd insanını, daha çok genc ve kızlarını telef ettirdim.
Sözüm ona Kürdlerin adlandırdıkları Kürdistan´ın, yani Kürdlerin yaşadığı bölgenin tam dört bin köyünü harabeye çevirdim.
Buranın halkını Anadoluya asimile olmaya, yani Türkleşmeye gönderdim.
Yok edemediklerimi, aynen Atatürk´ün Kürd halkına 1934 te Mecburi İskan Kanunu ile yaptığı gibi, Kürdleri mecburî iskana, Türkiyeye sürgüne ittim.
Gerisini pasifize olmak için Avrupaya sürdüm.
Artık Türkiyede Kürd siyaset sahnesinin tek hakimi oldum.
MİT ve Kemalistlerle devamlı bir sonraki adımımın ne olacağını birlikte belirledik.
Fakat bana bu yetmedi.
Kendimi ilâh ilan etmem gerekiyordu.
Bunun için ilk olarak İsa olduğumu müritlerime dedirttim.
Aslında İsa benim için küçük geliyordu.
Ama onunla başlayayım dedim.
Sonra varlığımı tekilden çoğula indirgedim.
Artık halkın beni ”Önderlik” le adlandırmalarını dedirttim.
Maksadım halka bir ilâh olduğumu kabul ettirmekti.
Gelelim Kâbus fimimdeki oyuncularıma.
Rolünü kötü oynayanları anında cezalandırdım.
Çoğunu yok ettim.
Rollerini iyi oynayanları da bir süre sonra ya cezalandırdım.
Ya da yok ettim.
Nedeni ise çok basit.
Benden başka ilâh, peygamber, çıkmasın diye.
Ama bazı yokettikllerimi de göğe çıkardım.
Onlardan benim ilâhlığıma artık herhangi bir tehdit, rekabet gelemeyeceği için.
Adlarından, yaptıkları fedakarlıklarına sahip olmak, konmak ve kapmaktı.
Bu arada Kürd ulusal değerlerine de amansız bir saldırı başlattım.
Hepsini ya yok ettim, ya da deforme ettim.
Kürd kültür, sanat ve edebiyat; tarih ve özellikle serhıldanlarına saldırdım.
Hepsini tanınmaz ve unutulur hale getirdim.
Ardından sıra Kürd coğrafyasına saldırmak geldi.
Onu Kürdistandan Mezopotamya denilen küçücük bir bölgeye devşirmeye çalıştım.
Bu arada Kürdistan ülkesine başka etniklerden mahlukları sahiplendirmeye çalıştım.
Maksat Kürdistanı yoketmek, haritadan silmekti.
Kürd insanına karşı ise hertürden saldırıyı başlattım.
Kürd kadın, çocuklarının kutsal varlığına da saldırdım.
Onlara ”onların benim yarattığımı” dedirtmeye çalıştım.
Kürd kadınlarına ”onların benim kölem, ben ise onların efendileri olduğumu” sayıklatmaya çalıştım.
Başarabildiğim kadarıyla Kürd insanını bir koyun sürüsü gibi güttüm.
Onu kendime kul köle yaptım.
Öl dedimse, öldü, diril dediysem dirildiye getirdim.
Ve Kürd insanının varlığını hiçleştirdim.
İradelerine ipotek koydum.
Onu ayağımın altına aldım.
Türkiyede MİT ve Kemalistlerle birlikte ayağımızı sağlama almak için birlikte Ergenekonu kurduk.
Ergenekonun Kürd masası şefi oldum.
Sayılarını bilmediğim binlerce Kürd insanının canına kıydım.
Yokolmalarını ”kim vurduya”, yani bildiğiniz Faili meçhula getirdim.
Kürdleri hergün doğudan tutun batıya, güneyden kuzeye kadar sokaklara döktürüp sadece ilâhlığımı pekiştirmek için haykırttım.
Onları başka mileltler için de sokaklara döktürdüm.
Ama asla Kürd ulusal davası için değil.
Hakim olduğum köy, mezra, şehirlerde stalinist bir yönetim kurdum.
Halk arasında müthiş bir ispiyouncu ağı kurdum.
Böylece halkın nefes alışını dahi takip etmeye başladım.
Ve netice olarak Kürdleri kendi ülkesinde, hapsettirdim.
Sadece Türkiyede durmadım.
Kürdistan´ın diğer parçalarında Kâbus filmimin aynen kopyasını oynattırdım.
Kürdistan´ın diğer parçalarındaki kazanılmış ulusal değerlerine de saldırmayı bir görev bildim.
Örneğin Güney Kürdistandaki Kürd halkının ulusal önderlerine amansız bir şekilde saldırdım.
Hergün onlara olan kin ve nefretimi kustum.
Yurtdışındaki görevim bitince MİT ve Kemalistlerimin yanına geri döndüm.
Burada Kâbus filmimi dizi şekilde devam ettirdim.
Bu sefer figuranlarla bu işi yürttüm.”
Kâbus filmin rejisörünün söyledikleri bitmek, tükenmez bilmiyor.
Am bir gün bu Kâbus filmin “The End”i de ekranda görülmesi gerekir.
Bugün bu ”The End” i görüyorum.
Tam isimler kaybolmaya giderken.
Yeni bir film başlıyor gibime geliyor.
Bir TRT 6 kürdçe kanalı test yayını çıktı ortaya.
2009 yılbaşında gerçek yayına başlıyor.
Nerden çıktı bu, bilmiyorum.
Yeni bir dizi film gibi devam edecek, gibime geliyor.
Fimin adı kuskuşuz “TRT 6, TRT ya kurdi”dir.
Senaryusu Türkiye Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan ve AKP yazmış olacak.
Kısacası bu film ”Made in AKP” dir.
Burada inşallah Kemalistler, MİT ve Ergenekon dışlanmıştır.
Kâbus filminin rejisorlüğü artık para etmiyor.
Ama o da boş durmuyor.
Filmin oyuncuları figuran oyuncularla birlikte TRT 6 a bir saldırı başlattılar.
Orada çalışanları hayin ilan ettiler.
TRT 6 e giden halkı tehdit ediyorlar.
Aslında onlar sonlarınının başlangıcına yanıyorlar.
Ama durduramazlar bu halkı.
Ve bakıyorum bu “TRT 6 film “deki oyunculara.
Onlar da Kürd insanı arasından seçilmişler.
Ama söylemleri başka gözüküyor.
Serbest ve rahat konuşabiliyorlar.
Herhangi bir ilâha, peygambere salavat getirmeye ihtiyaç duymadan.
Kendi kafalarının içinde ne varsa onu söylüyorlar.
Deforme edilmeyen Kürd müzik, kültür ve sanattan dilimler veriyor bu yeni film.
Hapisten yenı çıkan mahküm gibi, Kürd insanı sanki Kâbus filmdeki zindan günlerini anlatıyor TRT 6 ekranına.
Kuşkusuz bu yeni film Kürdlerin ulusal isteklerinden çok uzak.
Fakat bunun bir ”Aması” var.
Yani; en güzel özelliği Kâbus filmine son verendir bu TRT 6 Kürd kanalı.
Bence farkı ve önemi burada.
Bu TRT 6 Kürdçe kanalına bu açıdan sahiplenmek gerekir.
Ben şahsen bu açıdan sahipleniyorum.
Çünkü bu baslangıç Kürdleri Kâbus filmini sorgulamaya zorlayacaktır.
Ve Kürderi Kâbus filminin senaryosunu yazan, rejisörlüğünü yapan; filmde oynayan oyuncuların ve hatta figuran oyunculardan bir hesap sormanın yolunu açacaktır.
Ortada oynayanların, ikiyüzlülerin; kendisini ne kiliseden ne de camiden edenleri bir karar vermeye zorlayacaktır.
Ve böylece ortada oynayanların sayısı eriyecektir.
Yani kısacası Kürd milleti Kemalistlerden, ve onun destekçilerinden bir ölçüde kurtuluyor.
Yani bu bir sonun başlangıcıdır.
Kuşkusuz daha katedilmesi gereken daha çok mesafe var.
Kürdlerin istekleri ulusaldır.
Türkiyedeki iktidara talip olmaktır.
İktidarına iştirak etmektir.
Türkiyeyi birlikte demokratik bir şekilde yönetmek ve herhese maletmektir.
Ancak bu amaca ulaşmak için Türkiye devleti tarafından Kürd halkının varlığını itiraf eden bu adımını küçümsemek, buna hayır demek gibi Kürdlerin bir lüksü de yok- Olamaz
Her başlangıçta bir hayır olması gerekir diye düşüyorum.
Ve her “status quo” da eskinin devamının devam etmesi demektir.
Türkiyede olan ”status quo” yu alltüst etmektir.
Onu değiştirmektir.
Ve Kâbus filmi Kürd günlük yaşamından yavaş yavaş kaybolurken, hep birlikte bu yeni filmin (TRT 6 Kürdçe kanalı) başlangıcını izliyoruz.
Kürd miletine Kâbus filminin “The END”İ hayırlı olsun diyorum.
Kürdistan milletinin bir daha Kâbus filmlerini görmemesini dilerim.
Böylece yeni bir yılı, 2008 i de “The End”liyoruz.
Bu vesile ile sizlerin ve tüm Kürdistan halkının yeni 2009 yılınızı en içten dileklerimle kutlar, özgürlük ve başarı dolu günler dilerim.
Dr.Cuwan Heqi